1. güzel şeyler oluyor günlük. güzel insan tanıyorum. ama korkuyorum biliyor musun? elimden kayıp gidiverecek diye. hayal kurmak güzel ayrıca. yeni fidanlar ekiyorum sanki. ve yeşermelerini bekliyorum. yeşerdikçe gözlerimin içi gülüyormuş sanki. ya da, ya da her neyse betimleyemiyorum. sanırım biraz şairlerden kopya çekeceğim. çaktırma olur mu günlük?
  2. sevgili günlük,
    özür dilerim ama şu sıralar senden daha sevgi'liyim. o nasıl oluyor dersen içime sığmayan, içimde kelebekler uçuran bir sevgi var. diğer yandan da aklımı kurcalayan bütünlemeler. yarı huzurlu yarı endişeli bir girdap içindeyim. bir hoca var onu 10 yıl sonra da kesin hatırlayacağım. ama üzgünüm hiç iyi anmayacağım adını. şu sıralar çok fazla şiir okuyasım var ayrıca. şiir demişken yine şu sıralar kadıköy'de kitap günleri var ve gidemiyor olmak aşırı derecede sinirimi bozuyor. bilseydim bütünlemeye kalmamak için ekstra çaba sarfederdim. neyse. bir dahaki sevgi dolu günde yeniden görüşmek üzere.
  3. günlük, bazen çok boşta hissediyorum kendimi. bir noktaya dalıp hiçbir şey düşünmeden öylece bakıyorum. ve hiçbir şey düşünmediğim tek an bu. ya da dikkatimi çeken bir sese yoğunlaşıyorum. bugün de o günlerden birisi. daha en başından beri yani ilkokul hocam derdi bunda dikkat eksikliği var diye. ve hala var gerçekten de. bir şeye yoğunlaşmaya çalıştığımda beynimde dönen düşünceler, dışarıdaki sesler, kuşlar, insan sesleri... yapamıyorum. gerçekten dalgın biriyim.
  4. o kadar aptal şekilde dalgınlaştım ki, ertesi güne aldığım doktor randevusuna bugün gittim. ne oldu da onu bugün olarak hatırladım bilmiyorum. kayıt için sekreterin yanına girdim bana randevunuz bugün değil dediğinde koştur koştur geldiğim ve geç kalmaktan korktuğum için telaş yaptığım dakikalardaki terleme yerini soğuk bir duş etkisine bıraktı. nasıl ya? bir daha kontrol edebilir misiniz, bugün olmalı diye diretiyorum bir de. hayır 28'i gözüküyor sistemde dedi ve doktorum da o gün ameliyatta olduğu için çıktım gittim. umarım bu dalgınlığım bundan daha saçma ve kötü sonuçlara yol açacak olaylara sebebiyet vermez. düşünmekten kafayı yemişim meğer.
  5. etrafımda çok fazla depresyona giren, mutsuz insan görüyorum ve bu beni çok yoruyor. gülmek zorunda olmak, onları neşelendirmeye çalışırken kendi içimdeki fırtınayı hapsetmeye çalışmak yoruyor.

    eskiden yazmaya heveslenir içimdeki her döküntüyü atardım. artık onu da yapmıyorum. çünkü bir makina gibi günlük rutin işlerimi yapıyor, düşünmemeye çalışıyor ve algılarım kapalı şekilde yaşıyorum. insanlar sürekli soru soruyor, eleştiriyor, insanlar hiç susmuyor. hâl böyle olunca zihnimin içindekileri dinlemeye takatim kalmıyor.

    içimdeki bu kocaman yükü; geleceğe dair, umutsuzluğa dair, insanlara dair olan bu yükü taşıya taşıya kamburlaşıyorum. ama kimse farketmiyor. çünkü herkesin kendi derdi var ve kesinlikle onları birilerine anlatmakla meşguller.
  6. bazen istiyorum ki, şehrin bütün gürültüsünden, keşmekeşinden uzak, tenha bir köşede hiçbir endişem, hiçbir sorumluluğum olmadan zihnimden ne geçiyorsa onları saatlerce yazıya dökeyim ve hislerim, zihnim birilerine ulaşsın. sırtımda çantam, elimde fotoğraf makinem, hiç bilmediğim insanların, hiç bilmediğim anlarına dokunayım. ideal yaşantım bunlardan ibaret günlük. gürültüden o kadar sıkıldım ve boğuldum ki...
  7. içimde bir kötülük var. zaman zaman çıkıyordu, yine geldi. içime girmiş de ruhumu kemiriyor sanki bir kemirgen. ne vakit dışa dönsem sanki bir ses "hayır, bu senlik değil!" diye dürtüyor beni. tam bir mutsuzluk hâli de değil aslında, literatürde buna ne denir bilmiyorum ama canımı sıktığı kesin.
  8. bu sabah, içime yine eski günlerdeki gibi bir hüzün dolandı. ne yapacağını, nereye sığınacağını bilmeyen, yapayalnız bir hüzün. havanın kasveti içimden taşıyor. içim havaya bürünüyor. öyle bir amaçsızlık ve pusulasızlık hâli...
  9. sevgili günlük,

    bilirsin ki ayak serçe parmağını kapı kenarına çarptığında nasıl acıtır. bugün de ben derse geç kalacağım diye hızlı hızlı hazırlanırken dirseğimi ranzanın demirine çarptım. anlık yaşadığım acı çok kötüydü. sonra derste ya da herhangi bir yerde genelde dirseğimi masaya yaslayarak otururdum, her yaslayışımda acı çekip geriye almak zorunda kaldım. umarım hemen geçer. bir de herkes saçlarımı çok beğeniyor. sanırım fark edilmek için farklı olmak gerekiyor. bu biraz insanların iki yüzlülüğü.

    sanki şu entry’i beş yaşındaki halim girmiş gibi ama sanırım böyle boş beleş şeyleri kafaya takarsam daha az mutsuz olurum.

    bir de hala ders çalışmıyor oluşum üzücü. bu gidişle mezuniyet çıkmaz ayın son çarşambası olacak gibi. hayırlısı.

    kapanış.
  10. sınav haftam bittiğinde kendimi bir an bomboş hissediyorum. anlıyorum ki bomboş bir insanım. okul haricinde. bomboş. bu gece de buna içelim madem.